“Hele bir partiyi kuralım, kervan yolda düzülür” düşüncesiyle kurulan partiler tabela partisi olmaktan öteye geçemez…
Halka “Ben parti kuruyorum, haydi düşün peşime” diyen bir siyasetçi kendini kandırır…
Genel Başkan kendi kendisini tatmin eder, hepsi bu…
Bizde kamuoyunda biraz sivrilmeye başlayan siyasetçi kendisinin bir politika dehası olduğuna inanır…
Etrafındaki “şak şak”çıların da gazıyla bir parti kurar…
Ondan sonra ayıkla pirincin taşını…
***
24. dönem Kütahya Milletvekili Sayın İdris Bal, AKP’den ayrılıp 4 Kasım 2014 tarihinde Demokratik Gelişim Partisi diye bir parti kurdu, Genel Başkan oldu…
Birkaç ay sonra da 31 Mart 2015’te partisinden istifa etti.
Düşünün adam partiyi kendisi kurmuş ama birkaç ay sonra istifa ediyor…
Tam Aziz Nesin’lik bir öykü…
24. dönem milletvekillerinden Sayın Emine Ülker Tarhan’ın özellikle Gezi Parkı olayları sırasında yıldızı bir hayli parlamıştı…
Sosyal medyada gördüğü büyük ilgi suni bir özgüven yaratmış olacak ki, 14 Kasım 2014’te Anadolu Partisi’ni kurdu…
Sanıyordu ki arkasındaki bu kamuoyu desteğiyle seçimlerden başarıyla çıkacak…
Ama 7 Haziran, Anadolu Partisi için de tam bir hezimet oldu…
Bizim siyasi geleneğimizde vardır…
Zamanında bünyesinde bulundukları kitle partilerinde bir yere gelen siyasetçiler, önlerinin kesildiğini hissettiklerinde mücadeleyi mevcut partilerinde vermeyip kendi başlarına parti kurmaya kalkarlar…
Ve hepsinin kaderi de birbirinden farksız olur…
Ne der o meşhur atasözü : “Taş yerinde ağırdır”
***
Seçim sonuçlarının parlamentoya giren dört partiye mesajı olmuştur mutlaka…
Ama sandık; yıllardan beridir oyları ancak “binde”lik dilimlerle ifade edilen partilere de bir mesaj vermiştir…
Bugün seçim barajı yüzde sıfır bile olsa açıkçası bu, tabela partileri için pek bir şey değiştirmez.
Siyasi partilerin çok olması elbette o ülkede demokrasinin çok renkliliğini gösterir…
Ama Türkiye’deki siyasi parti enflasyonu daha ziyade birilerinin “baş” olma ihtirasının göstergesidir…
Aynı siyasi görüşü savunan bir sürü parti…
Ha ekmek köfte, ha köfte ekmek…
Ne değişir ki?
7 Haziran’da seçmen bu partilere “Ağzınızla kuş tutsanız benden size oy yok” demiştir…
Sağdan sola, soldan sağa toplayın yüzde beş bile etmiyor hepsi…
Hala bu macerayı sürdürmenin ne gereği var?
Gidin, kendi düşüncenize yakın bulduğunuz bir partiye katılın…
Yok, istemiyor musunuz?
O zaman birleşin…
Aynı söylemi paylaşan, aynı görüşleri savunan partiler neden birleşmezler ki?
Hem bina, personel masrafı çok daha makul bir seviyeye iner…
Hem kamuoyuna karşı olumlu bir mesaj olur…
Hem de belki mevcut partilere bir alternatif doğar birleşme sonrasında…
Ama görüyorsunuz, görüyoruz birleş(e)miyorlar…
Kimse “Çok olalım, biz de içinde olalım” demiyor…
Herkes “az olsun, öz olsun, benim olsun” derdinde…
Birileri yıllardır “Baş” olma ve hep “Baş kalma” hesabında…
Olay bu kadar basit aslında!
Tamam, yenilen pehlivan güreşmeye doymazmış ama…
Seyirci kalmamış tribünlerde, neye yarar artık güreşmek!
YORUMLAR
Lütfen sitede yapacağınız yorumların hakaret, aşağılama vs. gibi unsurlar içermemesine özen gösteriniz. Bu tarz yorumlar kesinlikle aktive edilmeyecektir. Teşekkürler...