Amerikalı psikolog Abraham Maslow “gereksinimler hiyerarşisi” teorisini 1943 yılında ortaya attı…
İnsanın gereksinimlerini bir piramit gibi üst üste sıralayıp sınıflandırıyordu.
“Maslow’ın piramidi” adıyla bilimsel literatüre geçti kuramı…
Maslow tabana yeme, içme, cinsellik gibi fizyolojik gereksinimleri oturttu.
Bir üst basamağa güvenlik ihtiyacını yerleştirdi, onun üzerine de ait olma ve sevgi ihtiyacını bindirdi…
Son olarak piramidin tepesine doğru ilerlerken ait olma ihtiyacının üzerine saygınlık, değer görme beklentisini, en tepeye de “kendini gerçekleştirme” gereksinimini oturttu.
***
Maslow’un yürüttüğü mantık düz mantıktı aslında…
Yani diyordu ki, önce karnını doyuracaksın, sonra bir işin olacak hayatını garantiye alacaksın, ardından bir ailen olacak, bir gruba mensup olacaksın, tüm bunları yaptıktan sonra saygınlık bekleyeceksin ve en nihayet kendini ortaya koyma olanağı bulacaksın…
***
Teorik açıdan kusursuz gibi görünse de itirazım var bu sıralamaya…
İlkel insan için geçerli olabilir bu şablon.
Ama bence günümüz insanının ya da “sosyal bir canlı” olarak insanın ihtiyaçlar sıralaması farklı olmalı…
Hatta daha da radikal bir yaklaşımla, Maslow’un piramidini tepetaklak getirmeyi öneriyorum…
Böylece belki de insana çok daha farklı bir anlam yükleyebilmemiz olası…
***
Maslow piramidin tepesine insanın kendini gerçekleştirme gereksinimi koymuş…
Kendini gerçekleştirmek…
Bu başlığa birçok alt başlık ekleyebiliriz…
İnsanın erdemleri, yaratıcılığı, bireyselliği, hobileri, kaygıları, hayalleri…
İnsanı insan yapan tüm değerler, kişinin kendini gerçekleştirebilmesine bağlı…
Bireyselleşemeyen, kendisini gerçekleştirmeyen, ifade edemeyen bireye “insan” diyebilir miyiz?
Sadece “canlı”dır bence…
Gerçekten insan olmak erdemlerle, mümkün…
Bireyin kişinin sürünün bir parçası değil “kendisi” olmasıyla…
Dolayısıyla “Maslow’un Piramadi”ndeki tavan taban olmalı aslında.
Maslow’un en sona attığı, insanın “olmasa da olur” dediği kavram “olmazsa olmaz” aslında…
****
Maslow’un piramidinde tepenin tam altında değer gereksinimleri var…
Yani kişinin kendisine saygı duyması, insanların kendisine saygı duymasını beklemesi…
Aslında her şeyin özünde bu saygı beklentisi yok mu?
Kendisine saygı duymayan insan başkasına saygı duyabilir mi?
Ya da saygı görmeyen bir insan, birey olabilir mi?
Kölelikten ne farkı vardır insanın saygı görmeden yaşamasının…
Saygı görmeyen bir insanın karnının doyuyor olması, kendisini güvende hissetmesi ne kadar anlam taşır…
Saygı duymayan bir insan sevgi duyabilir mi?
Sayılmayan insan sevilir mi?
***
Maslow’un piramidini okumaya devam edelim…
Saygınlığın altına “ait olma” hususunu koymuş Maslow…
Yani dostluk, aile, samimiyet gibi kavramlara duyduğu gereksinimi…
Tüm bunlar aslında bireyin kendini gerçekleştirmesiyle, değerleriyle mümkün…
Erdemlerinden yoksun bir bireyin sağlam ve köklü dostluklar kurması beklenebilir mi?
Ya da çevresine, arkadaşlarına, ailesine saygı duymayan birisi herhangi bir cemiyet tarafından kabul görür mü?
Aidiyet hissini yaşayabilir mi?
***
Maslow’un piramidinin tabanına yaklaşıyoruz…
Sondan bir önceki basamakta güvenlik gereksinimi var…
Yani birey kendisini güvende hissetmeli diyor Maslow…
İşi olmalı mesela…
Sosyal güvencesi olmalı…
Hastalanırsam kim bakar, nereden para bulurum kaygılarından arınması gerektiğini söylüyor insanın.
Ve son olarak Maslow tabana fizyolojik gereksinimleri yerleştirmiş…
En temel gereksinimleri…
Nefes alabilmek, su içmek, yemek yemek, cinsellik vs. gibi…
Piramide göre bu basamak insanın birincil gereksinimlerini simgeliyor...
***
Ben piramidi tam tersine çevirdiğimizde gerçek “insanın” ihtiyaçlar hiyerarşisinin daha net ortaya çıkacağını savunuyorum…
Maslow’un tavana koyduğunu tabana, tabana yerleştirdiğini ise tavana çıkarmayı…
Hatta bu şekilde insan olmaya giden yolun daha da netleşeceği düşüncesindeyim…
Gelin bir de piramidi öyle okuyalım…
Tabandan tavana doğru gidelim…
***
Yani birey önce kendisini gerçekleştirdi, kendi erdemlerini kişiliğini ortaya koydu… (Kendini gerçekleştirme)
Kendisi olduğu için saygı da gördü… (Değer ihtiyaçları)
Saygın ve saygılı bir kişi olduğu için çevresinden ailesinden kabul gördü, benimsendi… (Aidiyet)
Çevresinde değer verilen, sevilen bir insan olduğu için kolayca iş sahibi oldu, her sorununda yanında birilerini buldu, yalnız kalmadı. (Güvenlik gereksinimi)
En nihayet tüm bunların sonucu olarak da ne aç ne susuz kaldı, ne de yalnız…
***
Maslow teorisinde “olan”ı ortaya koymuş…
“Olması gereken”i değil…
Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin geçerliliğini koruması belki de günümüzde insanlığın yerinde saymasının en somut sebebi…
Hayattan beklentiler sadece tabandaki bir iki maddeden ibaret…
Karnım doysun, işim, eşim olsun; rahat yaşayayım…
Bu yüzden piramidin tepesi kimsenin umurunda değil…
İnsan düşünmüyor, sorgulamıyor..
Kendisini, benliğini geliştirme zahmetine girmiyor…
Karnını doyurmayı, üşümeyeceği, başını sokacağı bir evi, geçimini sağlayacağı bir işi olmasını hayatının temel gayesi yapıyor…
"Bu bana yeter" diyor...
Maslow haklı çıkıyor…
İyi ama yetmiyor…
Ama bu sefer beyni aç kalıyor…
Ruhu üşüyor…
Benliği açıkta kalıyor…
Piramidin tepesine tırmanmak işine gelmiyor…
İlk basamaklarda debelenip duruyor...
Piramidin altında kalıyor, eziliyor hatta...